20 Kasım 2024 Çarşamba
Güney Kore, dört mevsim en güzel renklerin gözlemlenebildiği muhteşem bir doğaya sahip. Kış mevsiminde karla kaplı festivalleri, doğa yürüyüşleri, kırmızı kamelyaların görselliği, etkinlikleri ve keşfederken ruhu arındıran muhteşem doğası ile dünyanın en popüler destinasyonları arasında yer alıyor. Siz de Güney Kore’yi karlar altında keşfederek, bu muazzam görselliğe tanıklık edebilir, unutulmaz anılar ve eşsiz fotoğraflarla keyif dolu bir seyahat yapabilirsiniz.
Güney Kore, ülke genelinde sahip olduğu Milli Parkları, büyük şehirlerinde yer alan doğa parkları-bahçeleri ile her mevsim ilgi çekici bir ülke. Turist olarak bir büyük şehri gezerken ansızın doğanın içine kaçıp, şehrin kalabalığından, plazaların yüksekliğinden sıyrılmak eşsiz bir duygu. Üstelik bunu Güney Kore’de dört mevsim yapmak mümkün. Sadece şehirlerde değil, ülkenin hemen her yeri birbirinden zengin Milli Parklar ve bahçelerle özenle donatılmış. İlkbahardaki kiraz çiçeklerinin açışı, sonbahar mevsiminde sarı-kırmızının farklı tonları ve kızıla dönmüş yapraklardan oluşan eşsiz bir doğa, yaz mevsiminde doğa içinde daha ılıman ve nefes alınabilir bir seyahat deneyimi paha biçilemez. Kış mevsiminde ise bir seyahat severi fazlasıyla mutlu edecek, ruhunu doyuracak kış festivalleri, karlar altında müthiş görsellikte Milli Parkları, yürüyüş yolları ve düzenlenen etkinlikleri ile gezginlere bambaşka bir deneyim yaşatıyor.
Kore Turizm Organizasyonu Istanbul (KTO Istanbul) dünyanın değişik coğrafyalarından Kore’ye gelen seyahat severlerin kış mevsiminde en çok ziyaret ettikleri bölgeleri ve katıldıkları etkinlikleri açıkladı. İşte Kore’nin sıra dışı ve dünyada en çok ziyaret edilen, en beğenilen kış festivalleri, kış etkinlikleri ve yürüyüş rotaları:
Karlı dingin bir doğada kıpkırmızı kamelya ağaçlarının coşkusu
Jeju Adası: Camellia Hill, Arboretum, Forest
Jeju Camellia Hill, Kore’ye özgü kamelyaların yanı sıra dünyanın dört bir yanından farklı kamelya türlerini sergileyen doğa temalı bir parktır. Parkta, Avrupa kamelya ormanı, bebek kamelya ormanı ve gizli kamelya patikası gibi birçok temalı bahçe bulunmaktadır.
Jeju Kamelya Arboretumu, pamuk şekerine benzeyen yuvarlak kamelya ağaçlarıyla kısa zamanda sosyal medyada popüler oldu. Birbirine kümelenmiş kırmızı çiçeklerle dolu ağaçlar ve karla kaplı doğada yürüyüş hem dinlendirici hem de egzotik bir manzara oluşturuyor. Arboretumu gezerken Kamelya Ormanı ve Jeju’nun masmavi denizinin de manzarasını keşfedeceksiniz.
Instagram’da ilgi çekici, müthiş görseller yakalamak isterseniz, Jeju Kamelya Ormanı’nı da mutlaka ziyaret edin. Ormanın içinde yer alan Cafe’nin birinci katına çıkarak panoramik, etkileyici bir doğa fotoğrafı çekebileceğinizin de tüyosunu verelim.
Jeollanam-do Yeosu : Odongdo Adası
Binlerce kamelya ağacı kış mevsimi geldiğinde Odongdo Adası’na kırmızı renkleriyle hakim olur, adeta bir doğa şöleni sunar. Odongdo Adası’nı anakaradan geçişini sağlayan dalgakıran, adaya kolay ulaşım için bir köprü görevi görür. Turistler sıra dışı bir etkinlik için sıklıkla Kamelya Treni’ne binmeyi tercih ederler. Ada kış mevsimindeki Kamelya ağaçlarının görsel şöleni dışında, yürüyüş parkurları, deniz feneri ve müzik çeşmesi gibi birçok eğlenceli aktiviteyi de ziyaretçilerine sunuyor.
Jeollabuk-do Gochang : Seonunsa Tapınağı
Seonunsa Tapınağı, tarihi değere sahip olması ve birçok kültürel varlığa ev sahipliği yapması nedeniyle önemli bir cazibe merkezidir. Bununla birlikte Doğal Anıt olarak belirlenmiş bir kamelya ormanına da sahip. Orman, tapınağın hemen arkasında yer alıyor ve uzun yıllar önce tapınağı orman yangınlarından korumak amacıyla oluşturulduğu da biliniyor. Tapınağın, kamelya ormanına karşı manzarası görülmeye değer.
Eşsiz kış festivalleri keyif dolu deneyimler sunuyor
Gyeonggi-do Gapyeong : The Garden of Morning Calm Işık Festivali
Her yıl kış mevsiminin gelmesi beraberinde, Gyeonggi-do’da 1 Aralık itibari ile Mart ayının ortalarına kadar devam eden keyifli bir Işık Festivali yapılmaktadır. The Garden of Morning Calm nam-ı diğer Sabah Sakinliği Bahçesi’ndeki Işık Festivali, ışıklarla yaklaşık 330.000 ㎡’lik bir alanı kaplayan muhteşem bir akşam etkinliğidir. Parıldayan ışıklar, kış mevsimi boyunca bahçenin doğal güzelliğine rengarenk bir ışıltı katar. Aydınlatma saatleri 17:00 ile 21:00 arasında olup, Cumartesileri 23:00’e kadar da uzatılır. Kış mevsiminde huzurlu ve dinlendirici bir etkinlik arayanlar için ideal bir festivaldir.
Gangwon-do Taebaek : Taebaeksan Dağ Kar Festivali
Taebaeksan Dağı Kar Festivali, ziyaretçilerine 7’den 77’ye herkesi eğlendirecek bir dizi etkinlik ve aktivite imkanı sunuyor. Ziyaretçiler, arka planında karla kaplı güzel Taebaeksan Dağı’nın olduğu manzaraların, bu manzaralar eşliğinde yapılan etkinliklerin tadını çıkarırken, ilgi çekici kar heykellerinin görselliğinde, kar kızaklarıyla keyifli zamanlar geçirebiliyor. Ocak ayının son haftası başlayan ve Şubat ayının ilk haftasını da içeren bu keyifli kar festivalini kaçırmamak gerek. Buraya kadar gelen ziyaretçiler, araçla sadece 20 dakika uzaklıkta olan Hwangji Göleti’ne uğrayabilir, değişik şekil ve boyutlardaki fenerlerin bulunduğu ışık festivalini de izleyebilirler.
Kore’de kış mevsiminde öne çıkan doğada yürüyüş – soluklanma rotaları
Gangwon-do Inje : Wondae-ri Huş Ağacı Ormanı
Popüler bir yürüyüş noktası olan Wondae-ri Huş Ağacı Ormanı, göğe doğru uzanan ulu ağaçları ile ilgi çekici bir doğaya sahiptir. Her mevsim güzel bir görselliğe sahip olmasına karşın, kış ayları ormanın görselliğinin en iyi olduğu zaman. Bembeyaz karla kaplı araziye yayılmış gümüş rengindeki huş ağaçlarının dingin güzelliği, soğuk havaya rağmen ziyaretçiler için cazibe merkezi oluyor. Ormanlık alanda yaklaşık 700.000 ağaç var. Ormanın çok sık oluşu ve içine düşen güneş ışınları sayesinde kış esintisini bu ormana uğramıyor. Pazartesi-Salı günleri ziyaretçi girişine kapalı olan orman, diğer günlerde 09:00-14:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.
Jeollabuk-do Muju : Deogyusan Milli Parkı
Jeollabuk-do ili, Muju ilçesinde yer alan Deogyusan Dağı, her yıl yağan yoğun kar yağışı nedeniyle Kore’nin kış görselliği ile bilinen bir doğa harikasıdır. Dağ, özellikle kırağıyla kaplı güzel ağaçlarıyla ünlüdür. Ağaçları kaplayan buz kristalleri, ormanın uzaktan beyaza bürünmüş gibi görünmesini sağlar, yakından baktığınızda ise pırıl pırıl parlayan büyüleyici bir atmosfer oluşur. Deogyusan Dağı, özellikle trekking meraklılarının kış aylarında ilk sırasında yer alır. Zirveye ulaşmak için uzman bir yürüyüşçü olmanız gerekmediğinden, tüm ziyaretçiler keyifli bir yürüyüş için burayı tercih edebilirler. İsteyen ziyaretçiler, Muju Resort’tan teleferiğe binerek Silcheonbong Zirvesi’ne ulaşabilir, karlı manzaranın tadını çıkarabilirler.
Kore Turizm Organizasyonu İstanbul Ofisi Direktörü Hyuncho Cho, “Kore Turizm Organizasyonu (KTO), 2024 VisitKoreaYear Kampanyasının bir parçası olarak, Kore’nin sahip olduğu kültürel değerlerinin yanı sıra kış mevsimindeki eşsiz doğanın keşfedilmesini de önemsemektedir. Her mevsim farklı güzelliklere sahip Kore’de, Kış mevsimi de gezginler için oldukça tatmin edici. Karla kaplı festivaller, şehir etkinlikleri ve milli parkların sıra dışı görsellikleri eşliğinde seyahatseverler ruhunu dinlendirip, yılın tüm stresini atabilirler. Kültür ve doğasever Türk gezginlerinin, hem kültürümüzü tanımak hem de kış mevsiminde sıra dışı görsellikler sunan doğamızı yakından gözlemleyebilmeleri için Kore’ye keyif dolu bir seyahate davet ediyoruz.” açıklamasında bulundu.
Daikin Türkiye, Sakarya Hendek’teki üretim tesisinde hem çevresel hem de teknolojik yeniliklerle sektöre öncülük ediyor. 2020 yılında ilk fazı, 2023 yılında ise ikinci fazı hayata geçirilen çatı üstü GES (Güneş Enerji Santrali) projesiyle, I-REC sertifikası alarak yenilenebilir enerji taahhütlerini belgeleyen Daikin Türkiye, karbon nötr olma yolunda önemli bir adım attı. Daikin Türkiye ayrıca, Avrupa’nın tek fancoil üretim merkezi olarak Hendek tesisinde yüksek verimli fancoil üretimi gerçekleştiriyor. Tüm kaset tipi fancoil serisini yerli olarak Hendek Üretim Tesisi’nde üreterek, Avrupa ve CIS pazarına ihraç ediyor.
İklimlendirme sektöründe 100 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan Daikin, Türkiye’de sürdürülebilir üretim anlayışını Sakarya Hendek’teki üretim tesisiyle güçlendirmeye devam ediyor. Hendek’te kurulan çatı üstü Güneş Enerji Santrali (GES) sayesinde Daikin Türkiye, tüm enerji ihtiyacını yenilenebilir kaynaklardan karşılayarak, karbon nötr olma hedefi doğrultusunda ilerliyor. Bu kapsamda alınan I-REC (Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası), Hendek tesisinde kullanılan elektriğin tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edildiğini ve sıfır emisyon hedefinin başarıyla sağlandığını belgelendiriyor.
Bu çevre dostu enerji yatırımlarının yanı sıra Hendek tesisi, Daikin Grubu içerisinde Avrupa pazarına ihraç edilen tüm fancoillerin üretim merkezi konumuna geldi. Daikin Türkiye, AR-GE merkezinde Türk mühendislerin katkılarıyla geliştirdiği yenilikçi teknolojilerle, fancoil üretiminde Avrupa’ya tek tedarikçi olma sorumluluğunu üstleniyor. Bu kapsamda, Daikin Türkiye Hendek tesisinde tüm kaset tip fancoil serisinin üretimini gerçekleştiriyor ve bu ürünleri Avrupa ve çevresindeki ülkelere ihraç ederek bölgedeki pazar payını daha da güçlendiriyor.
Daikin Üretim Tesisi yenilenebilir enerji kullanıyor
Daikin Türkiye, sürdürülebilirlik yolundaki adımlarını Hendek’teki GES (Güneş Enerji Santrali) projesi ile hızlandırdı. Daikin Türkiye, ilk fazını 2020 yılında hayata geçirdiği GES (Güneş Enerji Santrali) projesinin ikinci fazını Ağustos 2023’te tamamlayarak toplamda 7,84 MWp kurulu güce ulaştı. Daikin Türkiye 2023 mali yılı raporuna göre, Hendek Üretim Tesisi’nde söz konusu yılda GES projesinden ürettiği enerjiyi ihraç ederek tükettiği toplam 9.634 MWh elektrik enerjisinin tamamının yenilenebilir enerji kaynaklarından kullanıldığını dünyanın en yaygın sertifikasyonu I-REC (Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası) ile belgelendirilmiştir. Bu veri de elektrik tüketiminde sıfır emisyon elde edildiğinin bir göstergesidir. Böylece Daikin Türkiye, 3.969 t-CO2 emisyon salımına engel olarak eş değeri 112.717 ağacı kurtarmış ve karbon nötr şirket olma hedefine bir adım daha yaklaşmıştır.
Daikin Türkiye, fancoil üretiminde Avrupa’nın tek merkezi
Buna ek olarak, Daikin Türkiye’nin Sakarya Hendek’teki üretim tesisi, Avrupa’nın tek fancoil üretim merkezi olarak konumlandı. Daikin Türkiye, Türk mühendislerin geliştirdiği yenilikçi AR-GE çalışmaları sonucunda tüm kaset tip fancoil serisini üreterek Avrupa pazarına ihraç ediyor. FWF-D ve FWC-D model yeni nesil kaset tip fancoil cihazları; ofisler, oteller ve rezidanslar gibi geniş alanlarda hem enerji tasarrufu sağlıyor hem de konforlu iklimlendirme çözümleri sunuyor. EC motor teknolojisi ile yüksek enerji verimliliği sağlayan bu cihazlar, düşük ses seviyesi ve şık tasarımlarıyla da dikkat çekiyor.
Heyecan verici gelişmeler basınla paylaşıldı
Daikin Türkiye, sürdürülebilirlik projeleri ve sektördeki liderliği hakkında daha fazla bilgi paylaşmak için 18 Kasım’da bir basın yemeği düzenledi. Daikin Türkiye Genel Müdür Yardımcıları Olcay Avcı ve Tuncer Gülsaran, katılımcılara yenilenebilir enerji yatırımları, I-REC sertifikası ve Avrupa pazarındaki fancoil üretimindeki başarıları hakkında detaylı bilgiler sundu.
Daikin Türkiye, Sakarya Hendek’teki üretim tesisinde gerçekleştirdiği yenilenebilir enerji yatırımları ve inovatif üretim süreçleri ile yalnızca Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da öncü şirketlerinden biri konumuna yükseliyor. I-REC sertifikasıyla karbon nötr üretim hedefinde emin adımlarla ilerleyen Daikin Türkiye, Avrupa pazarına ihraç ettiği yüksek verimli fancoil ürünleri ile iklimlendirme sektöründe sürdürülebilir çözümler sunmaya devam ediyor. Şirket, hem çevresel hem de endüstriyel anlamda değer yaratarak, Türkiye’nin Avrupa’daki gücünü pekiştiriyor ve sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlamayı sürdürüyor.
Işıltısıyla yüzyıllardır mücevher tutkunlarının vazgeçilmezi olan pırlantalar hakkındaki doğallık ve yapaylık konusu yeniden gündeme taşındı. Doğal pırlantalarla laboratuvar ortamında üretilen pırlantalar arasındaki farkların tüketicilerin dikkatinden kaçmadığını belirten Asra Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Akın Demir, adeta bir yatırım aracı olan doğal pırlantalar ve yapayları arasındaki farkları açıkladı.
Milyonlarca dolarlık değer biçilen, aşkın ve sonsuzluğun sembolü olan pırlantalar, gizem ve şüphelerin odağı haline geldi. Son dönemde medyada geniş bir yer tutan sahte ya da yapay pırlantalar, bu değerli doğal taşların güvenilirliğini bir kez daha gündeme taşıdı. Doğal pırlantalarla laboratuvar ortamında üretilen pırlantalar arasındaki farkların tüketicilerin karar verme süreçlerinde önemli bir rol oynadığını belirten Akın Demir, doğal ve laboratuvar pırlantaları arasındaki farkları açıkladı. Doğal pırlantaların doğanın milyonlarca yıllık emeğinin bir ürünü olduğunu vurgularken, laboratuvar pırlantalarının ise modern teknolojinin sunduğu hızlı ve ekonomik bir alternatif olduğuna dikkat çekti.
“Aynı değeri laboratuvar pırlantalarında hissetmek mümkün değil”
Doğal pırlantaların, milyonlarca yıl süren doğal bir süreçle oluştuğunu ve doğanın insanlığa sunduğu en saf armağanlardan biri olduğunu söyleyen Akın Demir, “Doğal pırlantaların sahip olduğu eşsiz değer, onları özellikle mücevher tutkunları ve koleksiyoncular için benzersiz kılıyor. Her bir doğal pırlanta, doğanın zorlukları karşısında ayakta kalan bir taş olarak, içinde sakladığı hikayelerle kendine özgü bir değer taşıyor. Laboratuvar pırlantaları ise, kimyasal ve fiziksel açıdan doğal pırlantalarla aynı yapıya sahip olsa da bu taşların taşıdığı tarih ve manevi değer aynı düzeyde hissedilmeyebiliyor” dedi.
“Doğal pırlantaların her biri doğanın eşsiz dokunuşlarıyla şekillenir”
Doğal pırlantaların milyonlarca yıllık oluşum sonucunda doğanın eşsiz dokunuşlarıyla şekillendiğine, laboratuvar pırlantalarının ise bilimsel yöntemlerle birkaç haftada üretildiğine dikkat çekenAkın Demir,
“Doğal pırlantalar, yer kabuğunun derinliklerinde milyonlarca yıl süren yüksek basınç ve sıcaklık altında oluşuyor. Bu uzun sürecin sonunda ortaya çıkan pırlantalar, yer altından çıkarılıp işlendikten sonra mücevher dünyasında kendilerine yer buluyor. Doğal bir pırlantanın oluşumunu, tamamen doğanın bir armağanı olarak kabul edebiliriz. Çünkü bu taşların her biri doğanın eşsiz dokunuşlarıyla şekilleniyor. Laboratuvarda üretilen pırlantalar, bu doğal sürecin bir sonucu olarak değil, bilimsel yöntemler kullanılarak kısa sürede üretiliyor. Bu tür pırlantalar, yüksek basınç ve yüksek sıcaklık (HPHT) veya kimyasal buhar birikimi (CVD) gibi yöntemlerle birkaç hafta içinde laboratuvar ortamında üretiliyor. Laboratuvar pırlanta üretimi, doğal pırlantaların milyonlarca yıllık oluşum sürecine kıyasla oldukça kısa ve kontrollü bir işlem” şeklinde konuştu.
“İki pırlanta türü benzer gözükse de yapısal olarak çok farklı”
“Laboratuvar pırlantaları, yapısal olarak doğal pırlantalara benzese de her bir doğal pırlantanın doğanın milyonlarca yıllık emeğiyle oluştuğunu unutmamak gerekiyor” diyen Akın Demir, değerlendirmelerine şunları ekledi:
“Laboratuvar ortamında üretilen pırlantalar, teknolojinin sunduğu imkanlarla hızlı ve düşük maliyetli bir şekilde yaratılırken, doğal pırlantalar doğanın olağanüstü koşulları altında yavaşça şekilleniyor. İki pırlanta türü de görünüş olarak neredeyse aynı olsa da yapısal farklılıklar barındırıyor. Doğal pırlantalar, milyonlarca yıl süren jeolojik süreçlerin izlerini taşıdığından, içlerinde doğadan gelen küçük kusurlar veya izler barındırıyor. Bu izler, doğal pırlantaları benzersiz kılıyor. Laboratuvar pırlantalarında ise kontrollü ortamda üretildikleri için bu tür doğal izlere nadiren rastlanıyor. Ayrıca, laboratuvar pırlantaları daha ulaşılabilir bir fiyat sunarken, doğal pırlantalar genellikle yatırım değeri açısından daha yüksek bir pozisyona sahip oluyor” ifadelerini kullandı.
“Çevreye duyarlı sürdürülebilir madencilikle doğal taşları gelecek nesillere aktarıyoruz”
Asra Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Akın Demir sözlerini şöyle tamamladı: “Günümüzde tüketicilerin çevre ve etik değerlere olan duyarlılığı artıyor. Doğal pırlantaların madencilik süreci, çevresel etkiler nedeniyle bazı eleştirilere yol açsa da çevreye duyarlı madencilik uygulamaları ve etik üretim standartları bu sürecin sürdürülebilirliğini sağlıyor. Biz de doğaya duyduğumuz saygıyı ve çevresel sorumluluğumuzu iş süreçlerimize yansıtarak doğal taşlarla çalışmayı tercih ediyoruz. Doğal pırlantalar, bir anlamda doğanın zaman içindeki izlerini taşıyan eşsiz parçalar olarak, gelecek nesillere de aktarılabilecek bir değer sunuyor. Doğal pırlantalar, insanların elinde sadece bir mücevher değil, doğanın kendisinden gelen bir sanat eseridir.”
Mavişehirde hizmet veren Kaptan Fit Spor Merkezi 4’üncü kuruluş yılını, düzenlenen özel bir geceyle çalışanları ve üyeleriyle birlikte kutladı.
Kaptan Fit Ailesi 1040 Mavişehir’de yaklaşık 100 davetlinin katıldığı kutlamada, DJ performansı ve sürprizlerle birlikte geç saatlere kadar doyasıya eğlendi.
Gecede sürpriz hediyeler sahiplerini bulurken, Kaptan Fit Spor Merkezi Kurucuları Atalay ve Yağmur Kaptan 4’üncü yaş pastasını, eğitmenler ve üyelerin alkışları eşliğinde kesti.
Antrenörler ve her yaştan üyeleriyle birlikte adeta bir aile gibi olduklarını belirten Atalay Kaptan, “4’üncü kuruluş yıldönümümüzü kutlarken; bugünlere sevgi, samimiyet ve profesyonellik dolu bu özel iletişim ve dayanışma sayesinde geldik” dedi.
Kaptan duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Ege Üniversitesi Spor Akademisi mezunuyum.Yıllardır sporla iç içe yaşıyorum. Uzun yıllar başka firmalarda antrenör olarak çalıştım. Pandemi sürecinde eşim Yağmur Kaptan ile birlikte kendi merkezimizi kurmaya karar verdik. Zorlu bir sürecin ardından Kaptan Fit Spor Merkezi’ni hizmete açtık. Halen merkez Mavişehir ve Atakent şubeleriyle hizmet veriyoruz. Çeşitli projeler üreterek pilates reformer, fonksiyonel dersler ve grup seansları düzenledik. Topluma sporu sevdirmek ve insanlara sağlıklı yaşam ve spor alışkanlığını kazandırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Şirketlerle de çalışıyoruz. Şirketler kendi düzenledikleri aktivitelere bizi de davet ediyorlar. Biz oradaki katılımcılara egzersiz yaptırıyoruz. Özel günler için de aktiviteler hazırlıyoruz. Babalar gününde babalar ve çocuklarına spor yaptırıyoruz. Dışarıda yürüyüş ve koşu aktivitelerini periyodik olarak düzenliyoruz” diye konuştu.
ONLINE EĞİTİMLERE AĞIRLIK VERECEĞİZ
Pandemi sonrası spora olan ilginin de arttığını dile getiren Atalay Kaptan, sözlerine şöyle devam etti: “İnsanlar sporun önemini daha çok kavradı. Doktorlar da egzersiz yaparak bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi gerektiğini her fırsatta vurguluyor. Toplum da bu mesajları dikkate alarak spora daha fazla yöneldi. 7’den 70 yaşına kadar herkesle çalışıyoruz. Herkesin fiziksel özellikleri farklı olduğu için bireysel programlar hazırlıyoruz. Her şeyi profesyonel olarak yürütmeye çalışıyoruz. Bünyemiz de hizmet veren diyetisyenimiz de sağlıklı beslenmenin nasıl olması gerektiğini anlatıyor, Spor, beslenme ve uyku düzeni aslında hepsi bir bütün. Biz yaşam koçu olarak her şeyi takip ederek belli bir sistem içinde çalışıyoruz. Ekip olarak hamile pilatesi gibi farklı uzmanlık alanlarında eğitimler de alıyoruz. İnsanlar artık zamanla yarışıyor, hayat şartları da zorlaşıyor. Bu nedenle onlara spordan kopmamaları için online derslerle destek sağlamak istiyoruz. Dünyada artık online hizmet sektörü çok gelişti. Online dersler sayesinde yurt dışında bile öğrencilerimiz var. Önümüzdeki yıl online eğitimlere ağırlık vererek bütün Türkiye’ye hizmet sunmak için çalışmalarımız devam ediyor”
Yeni Nesil Veri Kaybı Önleme (DLP) çözümlerinin önde gelen sağlayıcılarından biri olan Zecurion, 7-10 Kasım tarihleri arasında Antalya’da düzenlenen TBD Kamu-BİB’27 ve BİMY’31 Bütünleşik Etkinliği’ne altın sponsor olarak katıldı. Türkiye Bilişim Derneği (TBD) tarafından düzenlenen etkinlik, “Yenilikçi ve Yeşil (Y2) Teknolojiler” etrafında şekillendi ve Zecurion’un Yeni Nesil Veri Kaybı Önleme (DLP) ve Veri Merkezli Denetim ve Koruma (DCAP) ekosistemi de dahil olmak üzere kapsamlı siber güvenlik çözümlerini vurgulaması için stratejik bir platform sağladı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, çeşitli bakanlıklar, kamu kurumları, üniversiteler ve özel sektörün önde gelen şirketlerinden katılımcılar; dijital dönüşüm, yapay zeka, sürdürülebilirlik ve veri güvenliği alanlarındaki gelişmeleri keşfetmek üzere bir araya geldiler.
Veri ihlalleri ve içeriden gelen tehditler giderek daha karmaşık ve maliyetli hale gelirken, Zecurion’un veri güvenliğine yönelik entegre yaklaşımı, kurumlara tehditlerin önüne geçmeleri için sağlam bir çözüm sunuyor. Zecurion bu etkinlikte, kurumlara veriler üzerinde kapsamlı görünürlük ve kontrol sağlamak için tasarlanan DLP + DCAP Siber Güvenlik Ekosistemi’ni tanıttı. İnsan merkezli ve veri merkezli korumayı birleştiren DLP + DCAP kombinasyonu, tüm yaşam döngüsü boyunca hassas bilgilerin 360° görünümünü sağlıyor. Bu benzersiz ekosistem, güvenlik görevlilerinin verileri izlemesini, korumasını ve kontrol etmesini sağlayarak, yasal gerekliliklere uyarken maliyetli ihlalleri de önlüyor. Zecurion’un bu çözümünün öne çıkan özellikleri şöyle sıralanıyor:
Proaktif Tehdit Algılama ve Önleme
Zecurion’un DLP ve DCAP teknolojileri, veri faaliyetlerinin gerçek zamanlı olarak izlenmesini sağlayarak yetkisiz eylemleri artmadan önce tespit eder ve engeller. Güvenlik görevlileri, her hareketi, yeniden adlandırmayı, çoğaltmayı ve aktarımı izleyen ayrıntılı raporlarla her dosyanın tam bir yaşam döngüsü geçmişine erişim elde eder. Bu dosya merkezli içgörü, kurumların içeriden gelebilecek potansiyel tehditlere karşı eşsiz bir hassasiyetle hareket etmesini ve riskleri erkenden azaltmasını sağlar.
Veri Yaşam Döngüsü Yönetimi
Zecurion’un ekosistemi, güvenlik görevlilerine kurumsal çevre içindeki verilerin tüm yaşam döngüsü hakkında benzersiz bilgiler sunar. Dosyaları oluşturma ve e-posta alımından yeniden adlandırma ve harici hareketlere kadar takip eden çözüm, günümüzün zorlu düzenleyici ortamı kapsamında çok önemli olan proaktif tehdit azaltma ve kapsamlı denetimler için gerekli bağlamı sağlar.
Zecurion ekosisteminin öne çıkan bir özelliği de, ekranların fotoğrafını çekme girişimlerini anında tespit edip engelleyerek yetkisiz veri yakalamayı önleyen öncü bir araç olan Ekran Görüntüsü Dedektörü’dür. İki sinir ağından yararlanan bu teknoloji, bir ekranın yakınında akıllı telefon kullanımını hızla tespit ederek hassas bilgilerin güvenliğini sağlamak için milisaniyeler içinde yanıt verir. Bu özellik, Zecurion’un yeni ortaya çıkan içeriden gelen tehditlere gerçek zamanlı olarak karşı koyan yenilikçi çözümler sunma taahhüdünün bir parçasıdır.
2022 yılında yayınlanan Ponemon İçeriden Gelen Tehditlerin Maliyeti Küresel Raporu’na göre içeriden gelen tehdit olayları son iki yılda %44 oranında artmış ve maliyetler olay başına ortalama 15,38 milyon ABD dolarına ulaşmıştır. Bu artan maliyetler, kurumların proaktif içeriden tehdit yönetimi stratejileri benimsemelerinin kritik bir ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır. Zecurion’un DLP ve DCAP yeteneklerini birleştiren çözümleri, içeriden gelen risklere karşı sağlam ve ölçeklenebilir bir savunma sağlayarak kurumların hassas verileri verimli bir şekilde korumasına olanak tanır.
TBD ile uzun süredir iş birliği içinde olan Zecurion, dijital dönüşüm ve veri güvenliğini ilerletmek için Türkiye’de kamu ve özel sektörün ortaklaşa çalışmalarını desteklemeye kararlıdır. TBD Kamu-BİB’27 ve BİMY’31 Bütünleşik Etkinliği, yeşil teknolojiler, yapay zeka ve siber güvenlik en iyi uygulamaları gibi kritik konularda kilit paydaşlar arasında tartışmaları kolaylaştırmıştır. Zecurion’un Altın Sponsor olarak katılımı, mevcut ve gelecekteki güvenlik sorunlarını ele alan esnek siber güvenlik çerçeveleri oluşturmaya olan bağlılığını yansıtmaktadır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.